Silivri Cezaevi’nde Gerginlik Had Safhada

İBDA-C davasından tutuklu ve hükümlülere yönelik, 25 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Metris Cezaevi’ne asker tarafından düzenlenen “Noel Baba” operasyonu sonrası haklarında açılan isyan davasından hapis cezası alanlar tutuklanıp adli mahkûmların yanına konması Silivri Cezaevi’nde gerginliğe sebeb oldu.

 

12 yıl süren yargılama sonrası Şubat ayında Yargıtay’ın onayladığı hapis cezalarının infaz edilmesi amacıyla tutuklanan Ekrem Demirci, Mustafa Günaydın, Mustafa Şahin, Sinami Orhan, Yavuz Uçum ve Ömer Kama Silivri 4 No’lu Cezaevi’nde 3’er grublar hâlinde  30 kişilik adli mahkûm koğuşlarına konuldu.

 

Yıllarca İBDA-C davasından hapis yatan bu kişilerin adli mahkûm koğuşlarına konulması cezaevinde gerginliğe sebep oldu. Daha önce cezaevi yönetimi tarafından tembihlendiği anlaşılan adli mahkûmlar siyasî mahkûmlara karşı zıt tavır içindeler. Siyasî mahkûmlar namaz kılarken televizyon sesinin sonuna kadar açılması, gece namaza kalkıldığında “gürültü oluyor” bahanesiyle tartışmaların çıkmasıyla Silivri Cezaevi’nde gerginlik had safhada.

 

Müvekkilleri Ekrem Demirci, Mustafa Günaydın, Mustafa Şahin ve Sinami Orhan’ın cezaevindeki gerginlik hakkında bilgilendirdikleri Avukat Okan Kadir Bektaşoğlu cezaevinin 2. müdürüyle görüşmesinde, “Her ne kadar isnat edilen suç adli olsa da müvekkillerim siyasî bir davadan hapis yatmış ve bu sırada operasyona maruz kalıp ceza almışlardır. Adli mahkûmlarla aynı koğuşa konulmaları son derece sakıncalıdır. Müvekkillerimin can güvenliği tehlikededir” diyerek cezaevi yönetimini uyardı. Cezaevi 2. müdürü ise, cezaevi şartlarının uygun olmadığını, 9-10 kişi için koğuş açamayacaklarını söylemekle yetinerek, can güvenliklerinden sorumlu oldukları mahkûmlar hakkında kayıtsız kalmıştır.

15. 28 Şubat: “Köroğlu” Hâlâ Zindanda, “Bolu Beyleri” Dışarıda!

 
 

Aşağıda okuyacağınız yazı, 12 yıl süren mahkeme süreci sonrası 28 Şubat’ın 15. yıldönümünde, 28 Şubat 2012 tarihinde,  ‎”Noel Baba” Operasyonu davasından hakkında verilen hapis cezasının onanması sebebiyle tutuklanan Furkan Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Sinami Orhan’a aittir.

 

 

 

Sinami Orhan

Bugün 28 Şubat 2012… O SİYONİST KALKIŞMANIN üzerinden 15 sene geçmiş. Dün gibi ama!

Acıları, yıktıkları hâlâ yerli yerinde!

Bugün, birçok yerde toplantılar, gösteriler icra ediliyor. Dernekler, vakıflar, partiler 28 Şubat Siyonist Kalkışması ile alâkalı düşüncelerini açıklıyorlar.

Milletin kahir ekserisi 28 Şubatı lanetlerken, kendine demokrat ve liberal olanlar sade suya tirit laflarla işi geçiştirmeye çalışıyor. Yaraları var çünkü; 28 Şubat’ın en iğrenç eylemi olan “1 Dakika Karanlık”ı desteklemişlerdi; ardında olan Tuncay Özkan’ı Uğur Dündar’ı bile bile! 

Bir de siyonist kalkışmayı destekleyenler var; başta Perinçek olmak üzere şimdi bir kısmı Silivri’de bulunan Ergenenkoncular! 

Bu tablo bile, 28 Şubatın HAK VE HALK DÜŞMANI YÜZÜNÜ ORTAYA KOYMUYOR MU?

Mazlumder’in Ankara’da bugün Adliye önünde gerçekleştirdiği suç duyurusunun ardından Güniz Sokakta yapmayı planladığı basın açıklaması polis tarafından engellendi, “Nurlu Salomon” rahatsız olmuş olacak ki polis de böyle davranmış. 

Evet, kimse kapısının önünde imalı bir toplantı yapılmasını kabul etmez, haklıdır, kolluğa başvurmuştur ve kolluk da bunu kabul etmiştir, hukuka dayalı bir devlet içinde yaşıyor olabileceğini hissetmiştir “Nurlu Salomon” bugün yaşadıklarıyla; ama dün, kendisinin Cumhur’un başı olduğu zamanlarda insanlar evlerinden karga tulumba toplanılıyordu, insanların evlerine kameralarla baskınlar düzenleniyor, yarı çıplak afişe ediliyorlardı! 

Cezasız kalacağını, hesabını vermeyeceğini düşünüyor olabilir o günlerin o ve onunla işbirliği yapanlar!

Yanılıyorlar!

Bugünkü AK Parti grub toplantısında, ameliyatdan sonraki ilk mesaisinde, 28 Şubat’ı anlattı Başbakan Erdoğan:

“- Tarih 28 Şubat’ın sadece mimarlarını değil onların taşeronu STK yöneticilerini, medya üyelerini ve yazarlarını bin yıl boyunca unutmayacaktır. Onları bin yıl geçse de affetmeyecektir. 12 Eylül’ün yargılanması için yol açılmıştır. Hiç kimsenin şübhesi olmasın 28 Şubat’la da hesablaşılacaktır.”

Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri yerde kalmayacaktır, ona inanıyoruz, 28 Şubat soruşturması GİDECEĞİ YERE KADAR GÖTÜRÜLECEKTİR, buna inanıyoruz, Başbakanın da bunu fiiliyata hızla geçireceğine inanıyoruz, aksi hâlde bir gün bakarsınız bir savcı çıkıverir, kendisini, tıpkı H. Fidan gibi savcılığa çağırabilir! 

Burası Türkiye ve burada HER ŞEY MÜMKÜN!

Başbakan konuşmasını gerçekleştirirken, Mazlumder de basın açıklamasını yapıyordu ve bizim inandığımızı söylediklerimize onların da inandıklarını belirtir ve MİLLETİN BEKLEDİKLERİNİ anlatır şu açıklamayı yapıyorlardı:

“- Varlığını bir şekilde 28 Şubat darbesinde yaşanılanlara borçlu olan siyasi iktidar 28 Şubat darbesinin bütün uygulamalarını ve bu uygulamaların bütün sonuçlarını hukuk önünde sona erdirmeli, başta o günün Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını yargı önüne çıkarmalıdır. 28 Şubat yargılamaları ile mağdur edilmiş kişilerin yeniden yargılamalarının yapılması sağlanmalıdır. Özel olarak da 28 Şubat darbesinde en büyük mağduriyetleri yaşayan başörtülü kadınların, çalışma hayatında ve siyasal temsil alanında yaşadıkları bütün engellemeleri hukuken ve fiilen ortadan kaldırmalıdır.”

Mazlumder Gnl. Başk. Ahmet Faruk Ünsal, HESABLAŞMANIN YETMEYECEĞİNİ, “28 Şubat darbesinin bütün uygulamalarını ve bu uygulamaların bütün sonuçlarını hukuk önünde sona erdirmeli” diyerek siyasi iradenin önüne bir HEDEF koyuyor!

Olması gereken bu!

Ortada bir hata, kin ve nefretle yapılmış çalışma varsa, bunu yapanlardan hesab sormakdan da önemli olan öncelikle bunun sonuçlarını ORTADAN KALDIRMAKTIR!

Sayın Başbakan da bilsin ki, bu şekildeki bir fiiliyat, hukukî netice, 28 Şubatçı Siyonist kalkışmacılardan hesab sormakdan da önemli ve onları hesaba çekilmekden de fazlaca “üzecek” davranış olacaktır!

Başbakan Erdoğan grub toplantısında şöyle dedi:

“- AK Parti Gençlik Kongresi’nde kullandığım Üstad Necib Fazıl’ın ifadeleri üzerinden bir kısım fırtına kopartıyor. Ne diyor Üstad, “Dilinin, dininin, ırzının, kininin davacısı bir nesil” diyor. Bazı CHP’liler nasıl olduysa Yunus Emre’yi hatırlatmış bize. Biz kime karşı Yunus Emre ile kime karşı Köroğlu ve Dadaloğlu ile cevab vereceğimizi iyi biliriz. Biz mazluma karşı Yunus Emre ile zalime karşı Dadaloğlu ve Köroğlu ile konuşuruz.”

Biz bir tane KÖROĞLU tanıyoruz Sayın Başbakan! 

Adı ve sanıyla Salih Mirzabeyoğlu!

13 sene önce devrin “Bolu beyleri” olan 28 Şubatçılar tarafından zindana atıldı!

13 senedir işkence altında!

Evet sayın Başbakan “Köroğlu” ile “konuşunuz” ama önce Mazlumder’in ve milletin isteğini gerçekleştirin ve “Köroğlu”nun hürriyetini gerçekleştirin: 

“- Siyasi iktidar 28 Şubat darbesinin bütün uygulamalarını ve bu uygulamaların bütün sonuçlarını hukuk önünde sona erdirmeli, başta o günün Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını yargı önüne çıkarmalıdır. 28 Şubat yargılamaları ile mağdur edilmiş kişilerin yeniden yargılamalarının yapılması sağlanmalıdır.”

Durdurun bu zulmü!

Durdurun bu alçaklığı!

Durdurun!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN’E AÇIK ÇAĞRI

Sayın Bakan,

 

İstanbul Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Noel Baba Operasyonu”ndan verilen cezanın infazına başlanmasıyla birlikte, 25 Ocak 2000 tarihinde Metris Cezaevi’nde, 17 saat boyunca kurşun ve kimyasal bombalarla katledilmekden kurtulan İbda bağlılarının tutuklanmaları başladı.

Şu ana kadar, Hüseyin Yeşilyurt, Şaban Çavdar, Mehmet Şişmanoğlu, Mustafa Günaydın, Gökhan Altınsoy tutuklandı. Furkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Saadeddin Ustaosmanoğlu’nun evine “hırsız ve polis” aynı anda “tesadüfen” baskın yaptı! 

Cezaları Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşen İbda bağlılarının başka davalardan içeride tutuklu kalmalarından ötürü “yatar”ları olduğundan, avukatları aracılığıyla verdikleri “mahsup dilekçeleri”nin sonucu bile beklenmeden, görevli hâkimin, “alırım, mahsubu sonra yaparım!” yorumu da işin bir başka ilginç noktası.

Olaylar bu yönde gelişirken, 28 Şubat’ın tabiî bir neticesi hâlinde cezaevlerindeki Müslüman tutsaklardan İbda bağlılarına yönelik gerçekleşen 25 Ocak 2000 Metris “Noel Baba” kod isimli askeri saldırının içyüzüne dair yeni gelişmeler ortaya çıkmakta. 

25 Şubat 2012, bugün Yeni Akit Gazetesi’nde “CEZAEVİ İSYANI ETÖ TEZGÂHI” başlıklı haber “isyan”ın arkaplanını ortaya koyar niteliktedir. 

Habere göre; 
Önceki gün Ergenekon davası ile birleştirilen “Şile kazıları davası”nın tutuklu sanığı Okan İşgör’ün, Ergenekon tarafından 2000 yılındaki kanlı cezaevi olaylarında kullanıldığı belirlendi. 

Yerleştirildiği Metris Cezaevi’nde mahkûmları isyana teşvik ettiği belirlenen İşgör’ün, tutuklulara, “içeride silah var mı, nasıl bomba yapılacağını biliyorum, size öğretebilirim” şeklinde telkinlerde bulunduğu vurgulandı. Olaylar sonrası 2 No’lu DGM’de görülen isyan davasında SUÇLAMALARIN TAMAMINI KABUL EDEN TEK SANIK OLAN İŞGÖR’ÜN, YARGILAMA SONUNDA BERAAT EDEN TEK SANIK OLMASI ise bir başka skandal olarak yorumlandı. 

Yeni Akit Gazetesi’nde çıkan haber bu.

Haber metinini içerisinde, yargılanan sanıkların Okan İşgör hakkında mahkemede bilgi verdikleri de kaydedilmekte. 

Fakat bilindiği üzere bütün bu açıklamalara rağmen “Noel Baba Operasyonu” davası, zamanaşımının “uzun yorumu” nedeniyle sanıkların cezalarının Yargıtay tarafından onaylanması ile geçtiğimiz günlerde neticelenmişti. 

Adalet Bakanlığı’na, 28 Şubat süreci inceleyen özel yetkili savcı Mustafa Bilgili’ye buradan sesleniyoruz!

Yargıtay aşamasında olmasından dolayı evraklar arasına sokulmayan ve Okan İşgör’ün AJAN PROVOKATÖR ve Ergenekon bağlantısını kanıtlayan “Şile Kazıları İddianamesi”nden tutuklu olma gerçeği ortadayken, bu “Noel Baba Operasyonu” davasının adalet duygusu ve hukuk kuralları içerisinde gerçekleştiğine inanıyor musunuz?

Okan İşgör’ün Ergenenkon bağlantısı ortaya çıkmış olmasına rağmen, bunu kaale almayan bir davanın neticesi ile insanların evlerinden, üstelik “mahsup dilekçeleri”nin akıbetini beklemeden bir “hamaratlıkla” tutuklanıp cezaevlerin konulmalarını 28 Şubatçılar’ın hâlâ hayatta ve aktif olduklarının bir delili olarak açıklamak mümkünken, bu açıklamanın HÜRRİYETLERİ ELLERİNDEN ALINAN SANIKLARA nasıl bir yarar sağlayacağını açıklamanız mümkün mü?

Adalet Bakanı olarak, Hırant Dink suikastı davasının kimseyi tatmin etmeyen kararına karşı “sert çıkışı”nıza binaen, hem İbda bağlısı insanlar özelinde tüm müslümanlara, hem de 28 Şubat soruşturması nedeniyle AK Parti hükümetine yönelik alenen bir gözdağı olarak görülmesi gereken Yeni Akit gazetesindeki ifşaat karşısında, TAKDİR HAKKINIZI KULLANMANIZI, bu davanın yeniden ele alınması için gerekli çalışmalara başlamanızı, mahsup dilekçeleri bile verilmiş olan kişilerin alelacele tutuklanmalarının önüne geçmek için BU SON ÇIKAN BİLGİYE DAYANARAK İNFAZLARIN DURDURULMASI İÇİN TALİMAT VERMENİZİ beklemek, bu ülkede hâlâ Adalet duygusu kaldığına inanmamız için İLK ADIM olacaktır!

Durdurun bu hukuksuzluğu!

Durdurun bu zulmü!

Durdurun bu haksızlığı!

Durdurun bu adaletsizliği!

FURKAN DERGİSİ 

“Noel Baba Çocukları”nın Saadeddin Ustaosmanoğlu’na Komplo Girişimi!

 

“28 Şubatçı Klik Hayatta!”

26 Ocak 2000 tarihinde Metris Cezaevi’ne, EMASYA uygulamasına göre yapılan ve ismi “NOEL BABA” askerî operasyonunda bilindiği üzere Sencer Kartal isimli tutuklu şehid edilmiş, 15 tutuklu da ağır biçimde yaralanmıştı. 

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Kaya Kaabacaoğlu tarafından açılan dava, 12 sene sonra bitmiş ve Yargıtay’ın onaylaması ile başta Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere 35 tutukluya üç sene altı ay hapis cezası verilmişti. 

Davada ceza alanların başka davalardan tutuklu kalma süreleri olduğundan ve bunlar da aldıkları cezaları karşıladığından “mahsup dilekçeleri” avukatları kanalıyla ilgili mahkemeye ulaştırılmıştı. 

Fakat bütün bunlara, tam da 28 Şubat’ın yıldönümü gelirken, 28 Şubatçı kliklerin hâlâ hayatta olduklarını gösterircesine bir uygulamaya geçilmiş ve mahsup dilekçeleri olan insanların, Hasan Yeşilyurt ve Şaban Çavdar tutuklanmışlardır. 

Çok daha ilginç olan ise, 28 Şubatçı kliklerin kendilerine o günlerde ve şimdi karşı koyanlara karşı garazkârane tutumlarını ortaya koyan girişimlere de şahid olmaktayız.

FURKAN DERGİSİ genel yayın yönetmeni ve Mahmud Efendi Hazretleri’nin yeğeni SAADEDDİN USTAOSMANOĞLU’nun evine dün akşam HIRSIZ ve POLİS aynı anda gelmiştir! 

SAADEDDİN USTAOSMANOĞLU’nun evinin olduğu sokağı, Fatih Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler iki ucundan kesmişken, apartmana giren birisi Ustaosmanoğlu’nun dairesinin kapısını açmaya çalışırken, ev sakinlerini kapıyı açmaları üzerine, polisin ‘güvenlik’ önlemi aldığı sokaktan kaçarak uzaklaşıyor. 

Hâdiseden iki saat sonra da, yine aynı ekip, “burada kavga çıkmış, şikâyet var” diye tekrar eve gelerek açık bir provokasyon yapmaya kalkışmıştır. Saadeddin Ustaosmanoğlu’nu evde bulamayan ekipler, Ustaosmanoğlu’nun bulanabileceğini düşündükleri adreslere gidip, ikamet sahiblerini rahatsız etmişlerdir.

FURKAN DERGİSİ avukatları gerekli kanunî işleme başlayacaklarını ve ellerinde olayın baştan sonra kamera kaydı olduğunu, kimliklerin ve buna göz yuman polislerin tek tek ortaya çıkarılacağını söylemişlerdir. 

Evet, 28 Şubatçı klik hâlâ hayatta ve kendisine direnenlere karşı alçakça komplolar kurmaya devam ediyor. 

 

28 Şubat’ın hesablaşması yapılacaksa, brifing almış savcı ve hâkimlerin baktıkları tüm davaların YENİDEN MUHAKEME SÜRECLERİNİN başlatılması ve bu davaların İNFAZLARININ DA DURDURULMASI elzemdir!

Saadeddin Ustaosmanoğlu’nun evine karşı yapılan bu komplo, bu infazların durdurulmalarının en haklı gerekçesi değil de nedir?

FURKAN DERGİSİ